Çölü Yeşillendirmek – Masanobu Fukuoka ile Bir Söyleşi

In Context – ‘Sürdürülebilir Habitat’, Ağustos 1986

Robert ve Diane Gilman

 

Masanobu Fukuoka sürdürülebilir tarımın en önemli öncülerinden biri. Kendisiyle katıldığı II. Uluslararası Permakültür Konferansı’ndan birkaç gün önce, Washington Port Townsend’deki Abudant Life Seed Foundation’a yaptığı ziyaret esnasında görüştük.

Fukuoka hiçbir bilgiye sahip olmadığını söylemeyi seviyor, ancak Ekin Sapı Devrimi ve Doğal Tarımın Yolu kitapları da dâhil olmak üzere tüm eserleri bilgeliğini gösterir nitelikte. Uyguladığı tarım metodunda toprağı sürme, gübre ya da böcek ilacı kullanma, ot temizleme, budama yok ve dikkatleri çekecek kadar az işçilik var. Bunların hepsini (ve yüksek verimliliği), tohum ekme zamanlamasını ve ekilecek bitkilerin karışımını dikkatle belirleyerek (çoklu kültür). başarıyor. Kısacası, Fukuoka doğayla birlikte çalışma sanatını oldukça yüksek bir arınmışlık seviyesine taşıdı diyebiliriz.

Bu röportajda Fukuoka, 1985 yılında Afrika’daki tecrübelerini temel alarak, doğal tarım metotlarının dünya üzerindeki çöllere nasıl uygulanabileceğini anlatıyor. Röportajda çeviri desteği Katsuyuki Shibata ve Hizuru Aoyama tarafından sağlanmıştır.

Robert: 50 yıllık çalışmalarınız sırasında insanların tarımlarıyla neler yapabileceği konusunda ne öğrendiniz?

Masanobu: Gördüğünüz üzere ben küçük bir adamım, ancak Birleşik Devletlere oldukça büyük bir maksatla geldim. Bu küçük adam gittikçe daha fazla küçülüyor ve çok da uzun süresi kalmadı. Bu nedenle, 50 yıl önceki fikrimi sizle paylaşmak isterim. Benim hayalim tıpkı bir balon gibi; küçüldükçe küçülebilir de, büyüdükçe büyüyebilir de. Kısa ve öz bir şekilde ifade edilebilirse, “hiçlik” kelimesi kullanılabilir. Daha geniş bir şekilde ise bütün yeryüzünü sarmalayabilir.

Küçük bir dağda çiftçilik yaparak yaşıyorum. Hiçbir bilgim yok, hiçbir şey yapmıyorum. Benim tarım yapma şeklim toprağı işlememek, gübre ve kimyasal kullanmamaktır. On yıl önce kitabım Ekin Sapı Devrimi, Rodale Press tarafından Birleşik Devletler’ de basıldı. O noktadan sonra yaşamıma sadece dağlarda uyuyarak devam edemezdim. Yedi yıl önce hayatımda ilk defa bir uçağa bindim; Kaliforniya, Boston ve New York’a gittim. Şaşırmıştım, çünkü Birleşik Devletleri her tarafı yemyeşil bir yer sanıyordum, ama aksine bana ölüm toprakları gibi görünmüştü. Bu dönemde, Birleşmiş Milletlerin çöllerle ilgili departmanının başkanı ile doğal tarım yolum üzerine görüştüm. Bana doğal tarımımın Irak’taki çölleri değiştirip değiştiremeyeceğini sordu. Çölleri yeşillendirme yolları geliştirmemi söyledi. O dönemde yoksul bir çiftçi olduğumu ve hiçbir güce ya da bilgiye sahip olmadığımı düşünüyordum, yapamayacağımı söyledim. Ancak o andan itibaren, görevimin çöller üzerine çalışmak olduğunu düşünmeye başladım.

Birkaç yıl önce Avrupa’yı gezdim. Avrupa bana doğasının büyük bir kısmı korunmuş iyi ve güzel bir yer gibi geldi. Ancak yüzeyin 90 cm kadar altından, çölleşmenin yavaş yavaş geldiğini hissettim. Nedenini uzun süre merak ettim ve tarımda yaptıkları hatalardan kaynaklandığını anladım. Hatanın başlangıcı kral için et ve kilise için şarap üretmekti. Her yer inek, inek, inek; üzüm, üzüm, üzüm. Avrupa ve Amerika tarımı kral ve kilise için inek otlatarak ve üzüm yetiştirerek başlamıştı. Bunu yaparak doğayı değiştirmişlerdi, özellikle tepelerin eğimlerinde. Bu şekilde toprak erozyonu olur. Vadilerdeki toprakların sadece %20’si sağlıklı kalır, %80’i yoksun hale gelir.  Toprak tükendiği için de kimyasal gübreye ve böcek ilacına ihtiyaç duyarlar. Birleşik Devletler, Avrupa hatta Japonya’da, tarım toprağı sürerek başladı. Toprağı işlemek medeniyetle ilişkilidir ve hatanın da başlangıcı buradadır. Gerçek doğal çiftçilikte toprak işlenmez ve sürülmez. Traktörler ve araç gereç kullanmak gerçek doğayı yok eder. Ağaçların en büyük düşmanları testere ve baltadır. Toprağın en büyük düşmanları da işlemek ve sürmektir. İnsanlar bu araç gereçleri kullanmazsa her şey için çok daha iyi bir yaşam olur.

Benim çiftliğimde toprak işlenmediğinden, gübre ve kimyasal kullanılmadığından birçok böcek ve hayvan yaşar. Belli bir böcek türünü öldürmek için ilaç kullananlar doğanın dengesini yok eder. Eğer tam anlamıyla özgür olmasına izin verirsek, mükemmel bir doğa geri gelir.

Robert: Metotlarınızı çöllere nasıl uyguladınız?

Masanobu: Kimyasal tarım çöllerin gidişatını değiştiremez. Traktörleri ve büyük bir sulama sistemleri olsa bile bunu yapamazlar. Çölü yeşillendirmek için doğal tarım gerektiğinin farkına vardım. Yöntem çok basit, sadece çöle tohum saçmanız gerekiyor. İşte Etiyopya’daki denemelerimizden bir resim. 90 yıl önce çok güzel olan bu bölge, şimdi Kolorado’daki bir çöle benziyor. Etiyopya ve Somali’deki insanlara 100 farklı bitkinin tohumlarını verdim. Çocuklar tohumları ektiler ve üç gün boyunca suladılar. Yüksek sıcaklık ve susuzluk nedeniyle kökler toprağın derinlerine kadar hızla iniyor. Şimdi orada beyaz turp (daikon) yetişiyor. İnsanlar çöllerde hiç su olmadığını düşünüyorlar ama Somali ve Etiyopya’da bile büyük nehirler var. Suları yok değil, sadece su yüzeyin altında kalıyor. Toprağın 1 ila 3 metre altında su buldular.

Diane: Tohumları çimlendirmek için sadece su kullanıyorsunuz ve sonrasında bitkiler kendi başınalar, öyle mi?

Masanobu: Sonrasında da suya ihtiyaçları var, on gün ve bir ay sonra gibi. Ancak sürekli sulamamak gerekiyor ki kökler daha derine inebilsin. Bu günlerde Somali’deki insanların ev bahçeleri var. Proje UNESCO’nun yardımı ve büyük bir miktar para ile başladı, ancak sadece birkaç insan şu an bu deneyi yapıyor. Tokyolu bu genç insanlar çiftçilikle ilgili çok fazla şey bilmiyorlar. Bence Somali ve Etiyopya’daki insanlara süt ve un göndermektense tohumları göndermek daha iyi, ama yollamanın hiçbir yolu yok. Etiyopya ve Somali’deki insanlar tohumları ekebilir,çocuklar bile. Ancak Afrikalı hükümetler, Birleşik Devletler, İtalya, Fransa; tohum yollamıyorlar, bunun yerine hazır yiyecek ve giyecek yolluyorlar. Afrikalı hükümetler bahçecilik ve küçük çiftçiliğin önüne geçiyor. Geçtiğimiz 100 yılda bahçe ekimleri iyice azaldı.

Diane: Hükümetler bunu neden yapıyor?

Masanobu: Afrikalı hükümetler ve Birleşik Devletler hükümeti, ihraç geliri için insanların kahve, çay, pamuk, yer fıstığı ve şeker gibi sadece 5-6 çeşit üretmesini istiyor. Sebzeler sadece yiyecek, para kazandırmıyor. Hükümetler mısır ve tahıl temin edeceklerini söylüyorlar ki insanlar kendi sebzelerini yetiştirmek zorunda kalmasın.

Robert: Bizim, Birleşik Devletlerde, Afrika’nın bu bölgelerinde iyi bir şekilde yetişebilecek tohumlarımız var mı?

Masanobu: Aslına bakarsanız, bu sabah burada (Port Townsend) çölde yetişebilecek olan sebze, tahıl ve süs bitkileri gibi birkaç çeşit gördüm. Hatta beyaz turp (daikon) benzeri bir bitki, orada benim tarlalarımda olduğundan çok daha iyi bir şekilde yetişebilir. Amaranth (horozibiği çiçeği ile yakın akraba olan bir süs bitkisi) ve succulentler (özü ve suyu olan bitkiler) orada çok iyi yetişebilir.

Robert: Yani eğer Birleşik Devletler, Japonya ve Avrupa’daki insanlara, Afrika’ya yardım etmek ve çölleri azaltmak istiyorlarsa tohum yollamalarını mı öneriyorsunuz?

Masanobu: Somali’deyken; eğer on tane çiftçi, bir kamyon ve yeterince tohum varsa oradaki insanlara yardım etmek çok kolay olur diye düşünmüştüm. Yılın yarısında yeşillikleri yok, vitamin alamıyorlar, bu nedenle elbette hastalanıyorlar. Hatta sebze nasıl yeneceğini bile unutmuş durumdalar. Sadece yaprakları yiyorlar, yenilebilir kökleri bilmiyorlar.

Dün Olimpik Milli Park’a gittim. Çok şaşırdım ve neredeyse ağlayacaktım. Toprak orada canlıydı! Dağ, Tanrı’nın yatağına benziyordu. Orman canlı görünüyordu, bu Avrupa’da bile bulamayacağınız bir şey. Kaliforniya’daki kızılçamlar ve Fransız çayırları çok güzel, ama bu en iyisi! Civarda yaşayan insanlar suya, yakacak oduna ve ağaçlara sahip. Cennet Bahçesi gibi. Eğer insanlar tamamen mutluysa, bu yer gerçek bir ütopya.

Çöldeki insanların sadece bir çanakları, bir bıçakları ve bir tencereleri var. Bazı ailelerin bıçağı bile yok, odun kesmek için taşları kullanıyorlar ve onları bir kilometre, belki daha da fazla taşımak zorundalar. Bu güzel yeri gördüğümde çok etkilendim, ancak aynı zamanda çölde yaşayan insanları düşünmekten içim acıyor. Aradaki fark cennet ve cehennem gibi. Bence dünya çok tehlikeli bir noktaya geliyor. Birleşik Devletler dünyayı yok edecek güce sahip, fakat aynı güç tüm dünyaya yardım etmeye de yetiyor. Merak ediyorum, acaba bu ülkede yaşayan insanlar Birleşik Devletlerin Somali’deki insanlara yardım ederken bir yandan da onları öldürdüğünün farkında mı? Onları kahve ve şeker yetiştirmeye zorlamak ve yiyecek vermek. Japon hükümeti de aynı şekilde kıyafet veriyor, İtalyan hükümeti de makarna. Birleşik Devletler onları ekmek yiyici yapmaya çalışıyor. Etiyopya’daki insanlar pirinç, arpa ve sebze pişiriyor. Küçük çiftçiler olmaktan mutlular. Birleşik Devletler hükümeti ise onları büyük çiftliklerde kahve yetiştiren köleler gibi sürekli çalışmaları için teşvik ediyor. Bu yolla para kazanabileceklerini ve mutlu olabileceklerini söylüyor.

Somali ve Etiyopya’ya giden bir Japon profesör oraların yeryüzündeki cehennem olduğunu söyledi. Bense “Hayır, burası cennetin girişi.” dedim. O insanların parası ve yiyeceği yok ama mutlular. Mutlu olmalarının sebebi de okula ve öğretmenlere sahip olmamaları. Su taşırken, odun keserken mutlular. Bunlar onlar için yapılması zor olan şeyler değil, bunu gerçekten keyifle yapıyorlar. Öğlen vaktiyle saat üç arası çok sıcak ama bunun dışında hafif bir rüzgâr var, sivrisinek ya da diğer sinekler yok.

Birleşik Devletlerdekilerin yapabileceği bir başka şey de uzaya gitmek yerine uzay mekiklerinden çöllere tohum saçmak. Çok-uluslu kurumlarla bağlantılı birçok tohum şirketi var. Uçaklardan tohum atabilirler.

Diane: Tohumlar böyle atıldığında yağmurlar bunları yeşertmek için yeterli olur mu?

Masanobu: Hayır, bu yeterli değil. Ben kurumamaları ve hayvanlar tarafından yenmemeleri için tohumları kaplayıp atardım. Tohumları kaplamak için birçok yöntem vardır. Toprak kullanabilirsiniz, ancak toprağın kurumadan bir arada kalmasını sağlamanız gerekir. Kalsiyum da kullanabilirsiniz.

Benim çiftliğimde her şey var: meyve ağaçları, sebzeler, mimoza. Tarlalarımdaki gibi her şeyi karıştırmanız ve aynı zamanda ekmeniz gerek. Bu bölgelere yaklaşık 100 çeşit aşılı ağaç götürdüm, her cinsten iki tane. Neredeyse hepsi, yaklaşık %80’i, orada büyüyor. Uçak kullanmaktan bahsetmemin sebebi denemelerde küçük bir alanı kullanabilmemiz. Ancak bizim çok daha büyük alanları daha hızlı bir şekilde yeşillendirmemiz gerekiyor. Bir an önce yapılması gerek! Ağaçları ve sebzeleri karıştırmalısınız; bu başarmak için en hızlı yol.

Uçak kullanın dememin bir başka sebebi ise onları hızlı büyütmelisiniz, çünkü eğer dünyadaki yeşil alanlar %3 daha azalırsa, tüm dünya ölecek demektir. Oksijen eksikliğinden insanlar mutlu hissetmeyecek. Bahar ayları geldiğinde mutlu hissetmenizin nedeni bitkilerden gelen oksijendir. Biz soluk verirken karbon dioksit veririz, alırken oksijeni kullanırız. Bitkiler bunun tam tersini yapar. Bu sebeple, Somali’deki oksijen eksikliği sadece oranın problemi değil, burası için de bir problem. Afrika’nın bu bölgesindeki toprağın hızlı tükenmesinin sonuçları herkes tarafından hissedilecek. Bu çok çabuk gerçekleşiyor. Beklemek için zaman yok. Derhal bir şey yapmak zorundayız.

Etiyopya’daki insanlar rüzgâr ve ışıkla, ateş ve suyla mutlular. İnsanların neden daha fazlasına ihtiyacı olsun? Bizim görevimiz tarımı Tanrı’nın yoluyla uygulamak. Dünyayı kurtarmanın yolu bu olabilir.

Çeviren: İlayda Gülsüm Çamlı

Bu yazının hakları Context Institute’a aittir. Enstitüden izin alınarak çevrilmiştir. Kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Kaynak:
http://www.context.org/iclib/ic14/fukuoka/

 

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s