Larry Korn ile Söyleşi

David Pike, Bellingham / Washington, Şubat 2010

Larry Korn, Ashland Oregon’da yaşayan bir toprak bilimci, tarım uzmanı, aktivist ve permakültür tasarımcısı. İki yılı Masanobu Fukuoka’nın çiftliğinde geçmek üzere dört yıl Japonya’da yaşadı. Bay Fukuoka toprağı sürmek, zirai kimyasal kullanmak, yabani ot temizlemek ya da kompost hazırlamak gibi uygulamaların hiçbirini gerektirmeyen, özgün bir doğal tarım metodu geliştirmişti. Asya’daki çiftçilerin binlerce yıldır yaptığının aksine pirinç tarlalarını su içinde bırakmamasına karşın, elde ettiği hasat Japonya’nın en verimli ve üretken çiftlikleri ile yarışıyordu. Bay Korn, Bay Fukuoka’nın iz bırakan kitabı Ekin Sapı Devrimi’ni çeviren ve editörlüğünü yapan kişi.

Larry ile Şubat 2010’da Güneybatı Washington’da, Sahale Eğitim Merkezi’nde gerçekleşen permakültür atölyesinde tanıştım. Aşağıda sohbetimizin biraz düzenlenmiş hali yer alıyor.

David: Sizi sürdürülebilir tarıma yönelten ne oldu?

Larry: Güney Kaliforniya’da bir şehir çocuğu olarak büyüdüm, ancak Asya kültürüne her zaman ilgi duymuştum. 60ların son yıllarında, Berkeley Üniversitesi’nde Çin Tarihi okudum. Mezun olduktan sonra oraların gerçekte nasıl olduğunu görmek için bir maceraya atılarak Asya’ya gitmeye karar verdim.  Japonya’da otostop ile bir kırsal topluluktan diğerine giderken, Toprağa Dönüş hareketinden pek çok arkadaş edindim. Doğaya, bahçeciliğe ve çiftçiliğe aşık oldum. Berkeley’e döndüm ve Toprak Bilimi ile Bitki Besleme dereceleri aldım. O zamandan beri yaptığım her şey toprağa ve bitkilere dair.

David: Bay Fukuoka ile nasıl tanıştınız?

Larry: Japonya’ya ilk ziyaretim esnasında topluluktaki insanlardan ve ruhani eğitimler alan arkadaşlarımdan onun ismini duymuştum. Herkes ona çok büyük bir saygı duyuyordu, ancak kimse henüz çiftliğine gitmemişti. 1974 yılında Japonya’ya geri döndüğümde, bir çiftçi topluluğundaki arkadaşlarımla birlikte Kyoto’nun kuzeyinde kaldım. İkinci Dünya Savaşı sonuna dek çiftçilerin kullanmayı sürdürdüğü organik metotları kullanıyorduk. Sonunda, Şikoku Adası’na gitmeye ve Bay Fukuoka’nın çiftliğini kendi gözlerimle görmeye karar verdim.

O dönemde Bay Fukuoka, metotlarını ve doğaya dönüş felsefesini öğrenebilmeleri için öğrencileri çiftliğine kabul ediyordu. 25 yıldan uzun süredir sürülmemiş pirinç tarlalarını ve yabani ot, yonca ve türlü sebzelerle kaplı mandalina bahçesini gördüğümde, bunun nasıl yürüdüğünü öğrenmek için bildiğim ve yapmayı sürdürdüğüm her şeyi bir kenara bıraktım. Ayrıca, oldukça eğlenceli gözüküyordu ve ben de macera peşindeydim.

David: Bay Fukuoka’nın çiftliğinde yaşamak nasıl bir deneyimdi?

Larry: Duvarları çamurla sıvanmış rustik kulübelerde altı ya da sekiz kişi kadar kalıyorduk. Meyve bahçesinde çalışıyorduk: Yakacak odun kesiyor, örtü bitkilerini kesiyor, hasadı topluyor, tavuk ve keçilerle ilgileniyorduk. O mevsimde yapılacak hangi iş varsa onu yapıyorduk. Pirinç tarlalarıyla da ilgileniyorduk. Bay Fukuoka her yıl pirinç ve arpayı aynı tarlada yetiştirirdi. Ekinlerin altında devamlı örtü bitkisi olarak yonca yetiştirir, topladığı ekinlerin saplarını yüzeye saçar ve bunların malç görevi görerek yeşil gübre oluşturmasını sağlardı.

Bay Fukuoka bize çiftçilik tekniklerini, aletlerle nasıl ilgileneceğimizi ve en önemlisi kendisini bu alışılmadık tarım yoluna iten felsefeyi öğretti. Küçük ölçek üretime uygun olmayan soya sosu ve bitkisel yağ gibi şeyleri alabilmemiz için yılda 10.000 yen verirdi, bu o zamanların 35 dolarına karşılık geliyordu. Bunların dışında, tamamen pirinç tarlasında ve meyve bahçesinde ürettiklerimizle yaşadık. Fazlaca emek gerektiriyordu, ancak harika bir zaman geçirdik ve müthiş bir deneyim oldu.

David: Bana Ekin Sapı Devrimi’nden bahsedin. Bu kitabı çevirmeye nasıl karar verdiniz? Birleşik Devletlerde basılmasını nasıl sağladınız?

Larry: Bay Fukuoka Japonya’da bir filozof olarak tanınıp saygı görüyordu, ancak tarım tekniklerini alışılmadık ve garip buluyorlardı. Onun meyve bahçeleri titizlikle düzenlenen tipik Japon bahçelerine hiç benzemiyordu. Ama onun yanında çalışan bizler, Bay Fukuoka’nın dünyanın geri kalanı için ne kadar önemli bir örnek oluşturabileceğini biliyorduk. Ekin Sapı Devrimi yalnızca Japonca basılmıştı ve üçümüz bunu İngilizce’ye çevirmeye karar verdik.

Uygun bir el yazmasını oluşturduğumuzda, yazıyı Birleşik Devletlere getirdim ve bir yayıncı buldum. Wendell Berry’e bir kopya ulaştırmayı başardım. Kitabı adeta kanatları altına aldı ve her şeyin yolunda gittiğinden emin oldu. Bir giriş yazısı hazırlamasının dışında, Wendell bir yıl boyunca editörlük sürecinde de bana yardım etti. Kitap günümüzde – tümü bizim İngilizce çevirimizden olmak üzere – 25 kadar dile çevrildi.

David: Hem Bay Fukuoka ile, hem de permakültürün kurucusu olan Bill Mollison ile birlikte çalışma şansına sahiptiniz. Permakültür ve doğal tarım özünde aynıdır diyebilir miyiz?

Larry: Fukuoka doğal tarım çalışmalarına 1940ların sonunda başladı. Mollison ve Holmgren’in permakültür hakkındaki ilk kitabı Permakültür 1 ise Birleşik Devletlere 1980’de geldi. Fukuoka’nın çiftliğinin permakültüre kusursuz bir örnek oluşturduğunu söyleyebiliriz. Permakültürün öğrettiği birbirine bağlı sistemlerin tümünü bünyesinde barındırıyor. Yine de, aralarında temel bir farklılık var. Permakültür bir tasarım metodolojisidir. Tasarımcı dikkatli bir gözlemin; alanın çeşitli özelliklerinin, toprağın ve suyun koşullarının, rüzgarın ve yangın tehlikesi gibi pek çok faktörün incelenmesinin sonucunda bir dizayn oluşturur. Sonrasında bu dizayn, tasarlananın zaman geçtikçe doğal olana doğru evrileceği bilgisiyle uygulanır.

Fukuoka insan aklını insanlığı doğadan ayıran esas suçlu olarak görür. O, insanların karar mekanizmasını sürecin mümkün olduğu kadar dışında tutardı. “İnsanlar doğayı geliştirmek için akıllarını kullandılar, sonuçlarını görüyorsunuz.” Elbette kendisi birtakım denemelerde bulundu, ancak her seferinde doğanın kendisine göstereceği sonucu bekledi. Yine de, onun görüşleri ve permakültür özünde aynı yere varıyor. Bunun nedeni iki öğretinin de model olarak doğayı kabul etmesi, bu da sadece ekolojik bir tarım yoluna çıkabilir.

David: En sevdiğin bitkiler hangileri?

Larry: Bu en sevdiğin çocuğun ya da yeğenin hangisi diye sormaya benziyor. Aslında, dur bakayım, evet. Bir favorim var, sahil sekoyası (Sequoia sempervirens). Çocukken ailemle yaptığım kamplar sırasında sekoya ağaçlarına aşık olmuştum. Eğer Kuzey Kaliforniya’daki yaşlı sekoyaları hiç görmediysen gidip bir görmelisin. Bana kalırsa orası yeryüzünde cennete en yakın olan yer.

Bu yazının hakları Larry Korn’a aittir. Kendisinden izin alınarak çevrilmiştir. Kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Çeviren: Cemre Kontacı

Kaynak: http://www.onestrawrevolution.net/One_Straw_Revolution/Larry_Korn.html

 

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s