Kailash Murthy, 1984’de, tarım ile uğraşmak üzere bankacılık mesleğini bıraktı. Kimyasal kullandığı 4 yıl boyunca bunların tarlasına verdiği zararları gözlemlemesi sonucu, 1988’de tarlasını doğal tarım ekosistemine çevirmeye karar verdi. 30 yıldır doğal tarım uygulayarak baktığı yaklaşık 90 dönümlük arazisi; 3000’in üzerinde ağaca, muz, mango, fasulye, papaya ve daha birçok bitkiye ev sahipliği yapan bir orman ekosisteminin etkileyici bir örneği.
Murthy, doğal ve sürdürülebilir tarımın faydalarının araştırıldığı ve paylaşıldığı, özellikle gençlerde farkındalık yaratmaya çalışan, Hindistan’ın güneyinde Kollegal kasabasında bulunan Doğal Tarım Akademisi’nin kurucusu. Aynı zamanda güneş enerjisi kullanımı üzerinde çalışmalar yapıyor.
Hakkında yazılanları okuduktan sonra iletişime geçtiğimiz Murthy’den hızlı ve içten bir dönüş aldık. Kendisi ile Nisan 2017’de e-posta üzerinden gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi aşağıda okuyabilirsiniz.
Sizi tanımayanlar için kendinizden, bugüne kadarki uygulamalarınızdan ve tarlanızın şu anki durumundan bahsedebilir misiniz?
1984-88 yılları arasında kimyasal tarım yapıyordum. 4 yıl içinde bitki verimliliği, toprak bereketliliği ve böcek baskınları açısından çok fazla değişim fark ettim. Toprağın bereketi azalmıştı, bitkiler pestisitlere ve gübreye gitgide daha muhtaç hale gelmişti. Aldığım verim, toprağın bereketi ve yeraltı sularındaki düşüşü takip ediyordu. Tam bu sırada Ekin Sapı Devrimi’ne denk geldim ve iki ilkesini hemen benimsedim: Gübre yok, böcek ilacı yok. Zamanla yabani otları ayıklamamaya ve arsayı da sürmemeye başladım. Değişim hızlı bir şekilde kendini gösterdi; toprağın veriminde ve su tutma kapasitesinde hızlı bir artış oldu, değişimin yansıması bitkilerde de görülüyordu.
Şu anda tarlam, toprak verimi, su tutma gücü ve yiyecek üretimi açısından mükemmel durumda.
Fukuoka’nın uygulamalarını kendi tarlanıza uyarlarken değişikliğe gittiğiniz yerler oldu mu?
Pratiklerimiz arasında pek çok farklılık var; çünkü her toprağın, bölgenin, ekinin ve iklimin ihtiyacı birbirinden farklıdır ve ekosistem bu karakteristikler doğrultusunda davranır.
Öncelikle toprağı, iklimi, ekini ve bulunduğumuz bölgeyi anlamalıyız ki bu doğrultuda isteklerini karşılayabilecek değişiklikleri yapabilelim – bu daima devam eden bir süreçtir.
Bugüne kadar arazinizde ciddi bir sorunla karşılaştığınız oldu mu?
Toprağı sürmediğimiz ve yabani otları ayıklamadığımız için başlarda yılanlarla sorun yaşadım, ama onlarla başa çıkmayı öğrendim. Şu anda bir sorun teşkil etmiyorlar.
Çorak bir arazide tarıma başlayan bir kişinin ilk adımları sizce ne olmalı?
Yapmamız gereken ilk şey bölgeye uygun yerli tohum üretmek. Belli bir bölgeye uygun olmayan ekinleri tercih etmeyin, yerli tohum seçin, çünkü bu ekinler bulunduğunuz bölgenin iklim değişikliklerine ve böcek türlerine daha dayanıklı olacaklardır. Susuzluğa dayanıklı ve iklime uygun türleri tercih edin, böylece doğal tarımın kurak bölgelerde bile ne kadar başarılı olabileceğine şahit olabiliriz.
Doğal tarımın dünyadaki her coğrafyada uygulanabileceğini düşünüyor musunuz?
Doğanın temel kurallarını anlayabiliyorsanız, tabi ki uygulanabilir. Bitkiler ve hayvanlar arasında ortak yaşam ilişkisi (symbiosis) vardır: Bitkiler hayvanlar olmadan, hayvanlar da bitkiler olmadan var olamazlar. Hayvanların atıkları bitkilerin büyümesini destekler, bitkiler de hayvanları besler. Toprağı sürmemeye başlarsak mikroorganizmaların gelişimi kolaylaşır, böylelikle biyoçeşitlilik elde ederiz. Bu yolla doğal tarımı dünyanın her yerinde uygulamak mümkün.
Bir röportajınızda, iklimin eski zamanlara oranla daha beklenmedik olduğundan söz ediyorsunuz, bu hala endişelerinizden biri mi?
Evet, iklim daima en büyük kaygım olacak. Hindistan’da mangoları Nisan ve Mayıs aylarında hasat ederdik, fakat şu anda hala çiçeklenme döneminde olan mango ağaçları var. Bunun sebebi iklimdeki değişiklikler ve böyle gitmesi besin zincirinde de değişikliklere sebep olacak, dolayısıyla ekin üretimi ve sağlığı sarsılacak.
Solar enerji kullanarak gıda işlemekten bahseder misiniz?
Pirinç ve darı işlemek için güneş enerjisi tesisi kurdum; başka bir enerji türü kullanılmıyor. Besinleri uzun süre saklayabilmek için güneş enerjisi ile çalışan kurutucular kurmayı planlıyorum. Güneş enerjisi tesisleri sayesinde yenilenebilir enerji kullanarak gezegeni kurtarmaya destek olabiliriz.
Tarımın ve insanlığın gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz? Büyük ölçekte gerçekleşebilecek bir ekolojik devrim için umut var mı?
Mümkün; doğal tarım ilk organizmaların evrimleştiği zamanlara kadar dayanan bir sistem, Endüstri Devriminin ve Yeşil Devrimin başladığı 19. yüzyıla kadar sürdü. Ne yazık ki bu devrimler amaçlarından saptı, ekolojik dengesizliğe sebep oldular. Doğal tarım yapmaya odaklanabilirsek yiyecek üretimimiz artar ve ekolojik bir devrimin temelleri atılabilir.