Yaşama dair her gerçeklik bizim kendi tapınağımız, evimiz, bu anda olduğuna şükretmek de bereketi. “Ol”duğunu kabul etmek. Olduğun şeyle inandığın şeyi bir kılmak da benzer bir şükran gösterme hali. Geleceği eyleminle belirleyebildiğin için çoğalan bir döngü. Böylece oluyor bu yaşamın daimiliği. Gerçekleştirerek, yaşayarak. İnandığın şeyi gerçek kılmaktan daha başka ne yaşamsal kılabilir bu yolculuğu? Kendine ya da yaşama dair inandığın tüm mitlerin bir zaman ve mekânda gerçek oluşu. Olmak istediğin canlıya dair tüm düşüncelerin nefes almaya başlaması. Yaşamın olduğu yerde taraf yok. Tanrılar ve inananlar yok. Bir yere iman etmemize gerek yok, üst bir güç olmasına gerek yok. Boyun eğmeye gerek yok, dik durma çabasına bile gerek yok.
Sadece tapınakta olmak, bütüne eğilmek üzere eylemek var. Çünkü bütüne yönelmeyen insan tasarısı sistemlerin peşindeki hiçbir devrim, bu tanımı mümkün olmayan ve tahmin edilemez yaşama hissinin yaratacağı etkiden daha özgür, daha gerçek, daha kudretli olamaz.
“Yok Oluş İsyanı” ile Söyleşi
Peki, nedir bu Yok Oluş İsyanı?
Yok Oluş İsyanı bir zorunluluktur. Siyasi kurumlarımız halkını kirlilikten korumakta, yeryüzündeki türlerin kitlesel yok oluşunu önlemekte ve yakın gelecekte insanlığın muhtemel yok oluşunu engellemekte başarısız olmuştur. Bu yüzden vatandaşların ve doğal dünyanın yaşamlarını koruyabilmek adına isyan etmek zorundayız – yoksa değer verdiğimiz her şeyi kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağız.
Proje nasıl başladı?
Proje yaklaşık iki yıldır sivil itaatsizlik kampanyaları deneyimlemekte olan Rising Up! ağının toplanmasıyla başladı. Harekete geçme vaktinin tam da şu an olduğuna ve iklim değişikliğinin yol açtığı insanlık krizine verilecek uygun cevabın artık kitlesel yürüyüşler ya da dilekçeler olmadığına karar verdiler. Şimdi fedakârlık yapma ve kendi kendine çökmeden önce toplumumuz için yeni bir vizyon yaratma zamanı. Artık isyan etme zamanı.
Projenin öncelikli amaçları neler?
İsyanın birkaç farklı amacı var, en acil olanı iklim kırılması ve ekolojik krizle ilgili ulusal çapta bir konuşma başlatmak. Ardından, yenilenebilir enerjiye yapılan güçlü yatırımlar, şehir çapında planlama ve tam istihdam ile daha sürdürülebilir bir toplumun geliştirilmesi yoluyla krizin ele alınması için halkın İkinci Dünya Savaşı’ndaki gibi kitlesel olarak harekete geçirilmesini hedefliyoruz.
Hükümetin taleplerinize yanıt vereceğine inanıyor musunuz?
Talep listemizdeki ilk şey hükümetin herkesin önünde iklim değişikliğinin acil, açık ve varoluşsal bir tehdit olduğunu ve bugüne kadar kendilerinin bu durumu sorumlu bir şekilde ele alma konusunda başarısız olduğunu kabul etmesidir.
Bu isyanı büyük, yok edici bir felaketten kaçınmak için gerekli olduğuna inandığımız şeyler üzerine kuruyoruz ve özünde bu mesele sadece kazanmakla ilgili değil; aynı zamanda biz dahil olmak üzere insanlar yeryüzündeki yaşımın büyük bir kısmını yok ederken insan olmanın ne demek olduğuyla da ilgili.
Örgütünüzün Britanya’daki eko-anarşist topluluklarla ne gibi bağlantıları var?
Pek çoğumuz Britanya’daki eko-anarşist gruplar tarafından düzenlenen çeşitli doğrudan eylem kampanyalarına dâhil olduk ve sık sık Earth First! toplantılarına katılıyoruz. Bununla birlikte bu topluluklar içerisinde karşılaştığımız bazı sınırlamaların ötesinde çalışmaya çalışıyoruz. Tükenmişlik halini oldukça ciddiye alıyoruz ve ağımız içerisinde yenileyici bir kültürü etkin bir şekilde inşa etmeye çalışıyor, kendimize bakmanın ve içsel işler yapmanın da kampanya yürütmek kadar önemli olduğunu vurguluyoruz. Bunun yanında toplumsal değişimle ilgili daha ruhani olan yaklaşımları kucaklıyoruz ve toplanmalarımız törenleri de içeriyor, ruhani yaklaşımlara dair evveliyatı olan pek çok katılımcımız var. Genel olarak baktığımızda iklim değişikliğinin siyasi değil ahlaki bir mesele olduğuna inanıyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki insanların kitlesel ölümüyle karşı karşıyayız ve sanayileşen dünyada bu kriz konusunda çok geç olmadan güçlü bir ahlaki duruş sergilemek bize düşüyor.
Taleplerinizin karşılanmaması halinde isyan sonrası uygulamayı düşündüğünüz belirli bir planınız var mı?
Bu yılın Ekim – Kasım ayları için planlarımızı ülkede barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için ülke çapında bir mücadelenin başlangıcı olarak görüyoruz. Bu sonbaharda yapılacak olan eylem, taleplerimiz yerine getirilene kadar devam edecek olan kitlesel parçalanmanın yinelemelerinden biri olacak. Tüm taleplerimizin hemen karşılanmasını beklemiyoruz. Aralık ayında bir araya gelip tecrübe ettiklerimizin üzerinden geçerek muhtemelen 2019’un ilkbaharında gerçekleşecek olan bir sonraki aşamayı planlayacağız.
Örgütünüz öncelikli olarak ekolojik çöküşten insanlığın sağ çıkmasına mı odaklanıyor?
İnsanlığın yok olma ihtimalinden bahsetmenin iklim değişikliği ve ekolojik yıkıma dair kabul edilebilir söylemlerin genişletebilmesi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz, ancak bunun yalnızca bizim türümüzle ilgili olmadığını ve yaşam ağının karmaşık bir biçimde birbiriyle bağlı olduğunun farkındayız. Ulusal Bilimler Akademisi’nin bildiriler kitabında yayınlanan bir makalede bilim insanları şimdiden, atmosferde bulunan 2,2 trilyon ton karbondioksitin yirmide bir ihtimalle varoluşsal bir ısınma tehlikesine sebep olabileceğinden bahsediyorlar. Bu “uzun kuyruklu” senaryo dünyanın 2100 itibariyle “varoluşsal/bilinmeyen” bir ısınmayı tecrübe edeceği anlamına gelebilir – ki raporda sanayileşme öncesi dönemdeki seviyelerin 5 derece üstünde olduğu belirtiliyor. Bu riski yönetmeyi göze alamayız. Makaleyi yazan bilim insanlarından birinin yorumu “ Kaçımız uçağın yirmide bir ihtimalle kaza yapacağını bildiği halde torunlarını koltuğa oturtup kemerini bağlardı? Varoluşsal bir tehdit oluşturabilecek olan iklim değişikliğiyle zaten onları o uçağa bindiriyoruz.”
Yok Oluş İsyanı kendisini Britanya’daki radikal çevreci kampanyalar için bir sonraki platform olarak görüyor mu?
Mücadeleler için yeni bir zemin oluşturmak ve uluslararası alanda da radikal insanlara “imkânsız” bir plana sahip olmanın mümkün olduğunu, küçük ya da büyük fark etmeden bir isyanın gerçekleştirilebileceğini göstermek istiyoruz. Denenmiş olan modellere katkıda bulunmak ve bunları yürütme konusundaki tecrübelerimizi paylaşmak istiyoruz. Batılı “demokrasiler” yozlaşmış durumdalar ve faşizm yükseliyorken, gerçekten demokratik olan bir sistem yaratabilmek için yeni araçlar bulmamız gerekiyor.
İnsanlar sizin hakkınızda daha fazla bilgiye nasıl ulaşabilir, sizinle nasıl iletişime geçebilir ve/veya harekete dâhil olabilir?
Yok Oluş İsyanı’nın şu anda en sık güncellenen kaynağı olan Facebook sayfamıza şuradan ulaşabilirsiniz https://www.facebook.com/ExtinctionRebellion/ ya da extinctionrebellion@gmail.com adresinden e-posta yollayabilirsiniz. Aynı zamanda Rising Up! ’ın da bir web sitesi var: https://risingup.org.uk/
Yok Oluş İsyanı’nın etiğini/mesajını özetlemeniz gerekse ne derdiniz?
Bu hareket, insanlar olarak yaşam ağını yok ettiğimiz şu zamanda kendimize hayatlarımızda ne yaptığımızı sormakla; doğruyu söylemek, ona göre davranmak ve bu yıkıcı sisteme karşı tüm umut bitse de ahlaki görevimizi yerine getirerek isyan etmekle ilgili diyebiliriz.
Çeviri: İlayda Gülsüm Çamlı
Kaynak: https://feralculture.blog/2018/07/30/interview-with-extinction-rebellion/?fbclid=IwAR1OKvTuLWQ9XN5V4NZJkTrHWK3r1-jSU35e_LCe06hDk6mEqiimnJbQAqY
Reblogged this on siretsuret.
BeğenBeğen